28 Şubat-6 Mart haftasında yeni çıkan kitaplar

Abone Ol 

O kadar güzel kitaplar çıktı ki hepsini okumak isteyeceksiniz. İşte 2022'de çıkan ve hayatımıza giren, okumanız için bazı kitapları derledik, keyifli okumalar!

28 Şubat-6 Mart haftasında yeni çıkan kitaplar #1

Kanku Badi – Yansıma – Funda Ayten

Lila, koruyucu yetiştirmek için kurulan Piramit’i sancılı aile hayatından kaçış için bir fırsat olarak görmektedir fakat Piramit, barındırdığı gizemler ile Lila’nın hayatını akıl almaz bir yöne çekecektir. Mücadele edeceği zorluklar ve psikolojik savaşların gölgesinde, Piramit’in sırlarının peşine düşecek ve gizem perdelerini aralayacaktır. Piramit’in ona hazırladığı en büyük sürpriz ise buradaki koruyuculuk görevinin tanımıdır: Onlar, dünyanın varlığından haberdar olmadığı ve insanlığı tehdit eden yaratıklara karşı mücadele edecektir. Lila, bedenindeki işaret sayesinde bu koruyucular arasında özel bir yere sahip olduğunu anlar. Ancak bu işaret ona bahşettiği özelliklerin yanında, tehditler de sunacaktır. Kanku Badi, sizi fantastik bir dünyayı keşfetmeye davet ediyor. “Sen devam edecek olan kişisin. Artık yansıma olmadan da onları görebileceksin.”

28 Şubat-6 Mart haftasında yeni çıkan kitaplar #2

Marx'ı Andıran Adam – Erdem Yılmaz

“O vakit seçiyorum yüzünü. Meyhanedeki adam değil. Benziyor fakat o değil. Marx’la ise yakından uzaktan alakası yok. Öyleyse kim? Hikâyeme aniden giren, Oya’mı tereddüt etmeden ezen, kafamda yeni sorulara sebebiyet veren, Marx’ı andıran adamı andıran adam kim?” Marx’ı Andıran Adam, Erdem Yılmaz’ın ilk öykü kitabı. Uçuk, dağınık bir zihnin ürünü olan bu öyküler, anlatıcıların zihin dünyasını metne en saf haliyle yansıtmayı başarıyor. Dünyayla sorunları olan, hayatın anlamlandırılamazlığına karşı koymaya çalışan öyküler. Genç bir zihnin hayata meydan okuması da diyebiliriz.

28 Şubat-6 Mart haftasında yeni çıkan kitaplar #3

Ejderhaların Not Defteri – Kolektif

Ejderhaların varlığına tarih boyunca şüpheyle bakıldı. Varlıkları, yoklukları daima konuşuldu. Gelin görün ki, bu tartışma boşuna, çünkü ejderhalar kesinlikle vardır. İnanmıyorsanız bu sizin sorununuz. Düşündüğümüz, tasarlayabildiğimiz her şey gerçektir. Bu iki kapak içinde hayal güçlerini çalıştırıp kalem oynatan yazarlar sizi bu sorununuzla baş başa bırakıp kadim anlatılardan modern mitlere birçok karakteri zihninize yeniden çağırıyor. Pinokyo, Shakespeare, Battal Gazi, Kirke, Örümcek Adam, Zeus, Oğuz Kağan, Nuh Peygamber, Şahmeran gibi birçok anlatı kahramanı öykülerin kapılarını tutuyor. Farklı tekniklerin, sözlü ve yazılı kültürün çeşitli mekânlarının ve içeriklerinin kullanıldığı bu öykülerden şu ses duyuluyor: Hikaye devam ediyor!

28 Şubat-6 Mart haftasında yeni çıkan kitaplar #4

Balina – Cheon Myeong-Kwan

Dağın ötesindeki güney köyünde acep kimler yaşar…

İlkbahar rüzgârları her yıl güneye niçin eser…

“…Savaşın bitmeye yüz tuttuğu yıl kışın, dilenci bir kadın tarafından at ahırında dünyaya getirildi. Doğduğu gün yedi kilo olan vücudu, daha on dört yaşına basmadan yüz kiloyu geçti. Dilsizdi, kendine özgü dünyasında bir başına, kimsesiz büyüyerek üvey babası Mun'dan tuğla pişirmenin bütün inceliklerini öğrendi…”

 

Kore'nin önemli edebiyat ödüllerinden 10. Munhakdongne roman ödülünün sahibi ve hikâye anlatıcılığıyla nam salmış Cheon Myeong-kwan'ın bu özgün romanında akıcı bir hikâyenin izini süreriz. Mistik mekânlarda geçen olaylar, köyde yetişen Geumbok'un kasabada girişimci olmasına dek uzanan inişli çıkışlı hayatı, onun ilginç kızı Chunhee'nin hayatta kalma mücadelesi ve ana ile kızının etrafında beliren enteresan karakterlerle birlikte hikâye, nefes kesici bir anlatımla ilerlemektedir…

Cheon Myeong-kwan'ın insan arzularını fırtına gibi şiddetli ve yıkıcı bir biçimde betimlediği bu romanındaki olaylar silsilesi, karakterlerin iç dünyası ve mekân tasvirleriyle birlikte âdeta film izler gibi hızlı bir şekilde akıp gitmektedir. Şiddet, ölüm, duygusal patlamalar, efsaneler, yetişkin çizgi romanlarından sahneler ve bütün bunların esprili bir dille anlatıldığı titiz bir çalışma sizlerle.

Kızıl tuğlaların kraliçesi namıyla bilinen, insanüstü keskin sezgilere sahip ve filden başka bir arkadaşı olmayan Chunhee'nin nefes kesici yaşamı hem gerçekçi hem de yarı fantastik öğelerle iç içe geçmiş gizemli bir atmosferde anlatılmaktadır.

Balina adlı bu romanıyla Kore edebiyatında gelmiş geçmiş en iyi hikâye anlatıcılarından biri olarak nam salan, usta anlatıcı Cheon Myeong-kwan'ın bu muazzam eserini okumaya ne dersiniz?

28 Şubat-6 Mart haftasında yeni çıkan kitaplar #5

Manolya Ağacı ve Taş Bahçeler – Güngör Ağrıdağ Mungan

Yarıklardan, kayalardan yol buldum, zirveye kadar çıktım. Soluğumu dinlerken gücümü hissetmekten mutlu oldum. Düz bir kayanın üstüne oturup koyu izliyorum.

28 Şubat-6 Mart haftasında yeni çıkan kitaplar #6

Karşı Balkon – Yaşar Erkmen

Yine rahat okunan, yine sürükleyici ve akılcı üslup…Kimi yerlerde Ege ağzıyla, kimi yerlerde Adanalı ağzıyla karşımıza çıkan kahramanlar, yazarın usta anlatımıyla belleğimize kazınıyor. Karşı Balkon, kırk yıllık  Türkçe öğretmeninin kaleminden  çıkmış her biri titiz  bir çalışmanın örneği olarak edebiyatımızdaki yerini alıyor. Zevkine varın.

28 Şubat-6 Mart haftasında yeni çıkan kitaplar #7

Üç Gece – Turgay Delibalta

Fırat'ın olmaması onu çok korkutuyor; yeni yerleştiği koca kentte; bir başına ne yapacağını bilmiyordu. Hayallerini besleyenler bir anda yok olmuştu. Gece arabaların korna sesleri; köydeki çoban köpeklerinin; çakalların; kurtların sesini anımsatıyordu. Bir ormanda gibiydi.

28 Şubat-6 Mart haftasında yeni çıkan kitaplar #8

Küf – Mahmut Altınöz

Küf, bir portre. Dalıp gidilen yerlerin izdüşümü. Kalbini dikene bastırarak şarkı söyleyen bülbülün modern şarkısı, kan kaybından ölmeyen âşıkların kalp kırıklığından ölmelerinin hikâyesi. Geçmişin değil, bizi bekleyenlerin karmaşık anlatısı. Bilge cücelerin aslında uzun boylu ve yakışıklı olduklarının, kibirli prenslerin masum âşıklarını çok kırmış olmalarına rağmen içimizde bir yerlerde bir hikâyede prens olma isteğinin depreştiğinin tespiti. İçimize zehir ve karmaşa hâkim. Panzehrin savaşı bizi mahvediyor. Her şey bir kelime ile başlıyor. Sonra görüyorsunuz ki başladığınız aslında bir son. Sonra bu sonun başını hatırlamak istiyorsunuz ama her şey akıp gidiyor.

28 Şubat-6 Mart haftasında yeni çıkan kitaplar #9

Seyid – Ahmet Aydın

Ahmet Aydın; 1992 senesinde Kars’ın Arpaçay ilçesinin Taşlıağıl Köyü’nde dünyaya geldi. İlk ve ortaöğretimini ilçede, Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nda gördü. Liseyi sırayla Bursa Orhaneli Lisesi ve BTSO Hüseyin Sungur Lisesi’nde bitirdi. 2014 yılı itibari ile Karadeniz Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’ne başlayıp 2018 yılında da mezun oldu.

Ahmet Aydın, ilk olarak 2000li yılların başında henüz çocuk yaşta denebilecek yaşta yazmaya başladı. İlk olarak şiir ile başlamış olsa da kısa öykü, öykü, kitap incelemeleri, film-dizi incelemeleri alanlarında da yazmaktadır. Şiir, kısa öykü ve kitap incelemeleri alanında kaleme aldığı eserler halihazırda birçok edebi mecrada beğeni ve ilgi ile yayınlanmaktadır.

Kapıdan içeri giren kız kendinden emin ama utangaç bir tavırla yürüyerek içeri girdi. Attığı her adım Seyid’in nefesini kesen bir adım, Seyid’in aklından başından alan bir adım, Seyid’in kalbinin ritmini değiştiren adımlardı. Yürüdü. Yürüdü. Yürüdü. Ve nihayet varacağı yere geldi. Seyid’in oturduğu masa. Seyid’in nefes alışları hızlanmış verişleri yavaşlamıştı. Sanki içindeki nefesleri savaş halindeydi. Bir taraf dışarı çıkıp yaşam belirtisi sunmak dersinde, diğer taraf ise içeride kalıp hayatı zirvede vermek istiyordu. Bütün bu fırtınalar koparken Seyid’in içinde, Seyid’in kalbi çoktan bağımsızlığını ilan etmişti. Seyid kendi kendisi ile savaş verirken mağlup bir komutan olan içindeki kendisine konuşurken;

“Evet. Aldın başına belayı. Yollarca, yıllarca senelerce durdun durdun hatta durmadan kaçtın. Aşk yok dedin. Al şimdi uğraş dur,” dedi. Kafasını kaldırdı. Gözlerini indirdi.

28 Şubat-6 Mart haftasında yeni çıkan kitaplar #10

Kadının Sesi Yok – Etaf Rum

“Bu hikâyeyi daha önce hiç duymadınız… Benim geldiğim yerde bu hikâyeleri kendimize saklarız. Başkalarına anlatmak duyulmuş şey değildir, tehlikelidir, büyük bir utançtır.”

FİLİSTİN, 1990. 17 yaşındaki İsra, babasının seçtiği taliplerle evlenmektense gizlice kitap okumayı ve okuduklarının büyüsüne kapılmayı ister. Ancak kısa bir süre sonra evlendirilip kocasıyla yeni ailesinin yaşadığı Brooklyn’e göçmeye zorlanır. İsra, ABD’de daha iyi bir yaşam bulmayı umsa da hayal kırıklıkları peşini bırakmaz. Gençliğinin baharındaki kız, kayınvalidesinin zulmü ve bir oğul doğurmak zorunda olmanın baskısı karşısında yaşama sevincini yitirir. Ardı ardına doğurduğu kız çocukları ise İsra’nın kurtuluşu olmaz.

BROOKLYN, 2008. İsra’nın en büyük kızı, 18 yaşındaki Deya’nın tek arzusu üniversiteye gitmek olsa da, babaannesi Feride’nin ısrarı üzerine koca adaylarıyla görüşmek zorunda kalır. Deya, annesi ve babası hayatta olsa seçeneklerinin farklı olup olmayacağını merak etmekten kendini alamaz. Ancak babannesi kararlıdır: Deya için iyi bir gelecek sağlamanın tek yolu, doğru adamla evliliktir. Fakat çok geçmeden Deya, kendisini ailesiyle ilgili şoke edici gerçeklere götüren beklenmedik bir yolda bulur. Ailesini, geçmişini, bildiğini sandığı her şeyi ve kendi geleceğini sorgulamaktan başka çaresi yoktur artık. Otobiyografik izler taşıyan ilk romanı Kadının Sesi Yok’ta Etaf Rum, edebiyatın zayıflar ile ezilenler için özgürleştirici gücüne ve gelenekler arasında sıkışıp kalmış günümüz kadınlarının iç çatışmalarına ve özlemlerine incelikle bakıyor.

“Khaled Hosseini’nin Bin Muhteşem Güneş’iyle karşılaştırılmayı hak eden bir eser.” —Refinery 29

“Bir kadının hayatının değeri nedir? Bu soru, Etaf Rum’un kuvvetli ilk romanı sayesinde ülkeler ve nesiller boyunca yankılanıyor.” —Washington Post

28 Şubat-6 Mart haftasında yeni çıkan kitaplar #11

Günlerin Köpüğü – Resimli – Boris Vian

“‘Âşık olmak isterdim,’ dedi Colin. ‘Âşık olmak isterdin. O da aynısını isterdi (yani âşık olmak). Biz, siz, âşık olmak isterdik, isterdiniz, onlar da isterlerdi.’” Müziğin renklere, renklerin duygulara dönüşüverdiği, mutluluğun hacim kazanıp insanın gözlerinden taştığı bu tuhaf dünyada bir Colin vardı. Muhteşem aşçısı Nicolas’ın güzelim yemekleri, kara bıyıklı farenin şirinliği, can dostu Chick’in Jean-Sol Partre muhabbetleri onu yeterince teselli etmiyordu artık. Colin âşık olmak istiyordu. Ve çiçekleri kıskandıran güzellikteki Chloé ile tek bir dans buna yetti. Günlerin Köpüğü gerçekliğin eğilip büküldüğü, şenlenip kedere battığı, aşkın en sıradışı biçim ve üslupla ortaya konulduğu bir roman; dünyaya çiçek dürbününden bakan bir hikâye.

“Çağımızın en dokunaklı aşk hikâyesi.” –Raymond Queneau

 

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu