Kemal Tahir, II. Abdülhamit'in yaverlerinden Yüzbaşı Tahir Bey ve Abdülhamit'in kızı Naile Sultan'ın hizmetinde görevli Nuriye Hanım'ın ilk çocuklarıydı. Babasından mütevellit eÄŸitimine imparatorluÄŸun deÄŸiÅŸik yerlerinde baÅŸladı. 1923'te İstanbul'a yerleÅŸmelerinin ardından da hayatı buraya taşınmış oldu. 3 yıl sonra annesini veremden kaybettiÄŸinde ise, hayatı bambaÅŸka bir noktaya taşınacaktı…
Kemal Tahir, 109 yıl önce bugün dünyaya gelmiÅŸti. Onu, romancılık anlayışı hakkında deÄŸindiÄŸimiz bilgiler ve Devlet Ana romanından alıntılarla anıyoruz…
GERÇEKLİĞE IŞIK KURGU ROMANLAR
Önce okulu bırakıp baÅŸka ÅŸehirler de dahil olmak üzere, çeÅŸitli memuriyetlerde çalışmaya baÅŸladı. 1932'de İstanbul'a tekrar döndüğünde yeni iÅŸi ise, röportaj yazarlığı ve çevirmenlikti. Yolu edebiyat ile kesiÅŸmiÅŸ, ruhuna sinen kelimelerle kendine yeni bir yol çizmiÅŸti. Nazım Hikmet ile kurduÄŸu dostlukla da sosyalist aydınlarla ve bu yeni fikirlerle tanıştı…
Tahir, Türk Edebiyatı'nda kurgu romanları ile kendine özel bir yer edindi. Ancak bunun yanında tüm gerçekliÄŸi ile de okurunun karşısındaydı. Zaten bundan sebep, kendisini gerçekçi romancı olarak tanımlayacaktı. O, her romanını yeni bir dünya tadında vurguluyor, gerçeÄŸin ta kendisine ışık oluyordu…
(Nazım Hikmet ile)
İLK ESERİ BİR KİTAPÇIK OLDU
Tahir'in ilk eseri bir kitapçıktı. 1936'da yayımladığı bu kitapçığa "Namık Kemal için diyorlar ki” adını vermiÅŸti. Namık Kemal için hazırlamış olduÄŸu 7 soruluk anketi içeriyordu ve Falih Rıfkı Atay, Suat DerviÅŸ, Nazım Hikmet, Hüseyin Avni Åžanda, Peyami Safa, Vala Nureddin, Hüseyin Cahit Yalçın, Ercüment Ekrem Talu, Dr. Fuad Sabit, Sadettin Nüzhet Ergun, Kerim Sadi CerrahoÄŸlu'nun cevaplarını… Ayrıca Kemal Tahir de bu cevaplar hakkındaki gözlemlerini paylaşıyordu. Bu kitapçık, edebiyat dünyasında gerçek bir ses getirmiÅŸti…
ROMANLARININ OLUÅžUMU
Tahir, baÅŸarılı baÅŸlangıcının ardından 1937'de, ikinci kitabı ve ilk romanı "Bir Çalgıcının Seyahati” adını verdiÄŸi romanını yayımladı…
Baktığı yerde gerçekliÄŸi görüyordu. 1955'te "Göl İnsanları” ile aynı anda bir köy romanı olan "Sağırdere” de yayımlandı. 1957'de de devamı niteliÄŸinde "Körduman” geldi. Yola Çankırı'nın Yamören köylüsü Mustafa'nın yaÅŸamından çıkmış, köylünün sorunlarını tarihten kopmadan anlatmıştı. Tahir, Çankırı Cezaevi'ne, İstanbul'da iki yıl kaldıktan sonra nakledilmiÅŸ ve tanışmıştı burayla. 1938'de, "Bahriye Davası” adıyla bilinen "Donanmayı ayaklanmaya kışkırtmak” davasında, yayıncılık yoluyla komünizm propagandası yapmaktan 15 sene 4 ay cezaya çarptırıldı. Edebiyat ve düşünce dünyası burada köklü deÄŸiÅŸikliklere uÄŸramıştı ve bunu okuru da görmeliydi. Tahir, Anadolu insanının kiÅŸisel ve toplumsal dramını yerinde ve yaÅŸayarak gözlemliyordu.
Çankırı'dan sonra 1941'de, Malatya Hapishanesi'ne nakledildi. Buradaki arkadaÅŸlarını da yakından gözlemliyordu. Bir suçtan buraya gelmiÅŸ bu insanların nasıl hayatlar yaÅŸadıklarını, ne düşündüklerini merak ediyordu. Romanlarının kurguları da böyle böyle oluÅŸmaya baÅŸladı iÅŸte. Onları dinliyor, not alıyordu. Cemil Meriç, Tahir'in bu durumu için şöyle bir yorumda bulunacaktı: "Hapishaneyi bir laboratuvar gibi kullanır”.
KONULARINA GÖRE ROMANLARI
Hapishane yılları, ona müthiÅŸ bir birikim saÄŸlamıştı. 1956'da "Esir Åžehrin İnsanları” adını verdiÄŸi romanı Mütareke Döneminin İstanbul'unu anlatıyordu. Hemen ardından Körduman'ı, sonra da 1957'de, "Rahmet Yolları Kesti” adını verdiÄŸi, eÅŸkıyalık olgusuna deÄŸindiÄŸi romanını yayımladı.
Ardından bir roman üçlemesi geldi. Çorum bölgesi insanlarını konu edindiÄŸi bu üçlemenin ilkini 1958'de yayımladı ve ona, "Yediçınar Yaylası” adını verdi. İkincisi 1959'daki "Köyün Kamburu”ydu ve üçüncüsü ise, araya baÅŸka romanlar girdikten sonra, 1970'te yayımladığı "Büyük Mal”dı.
OSMANLI TARİHİ İLE İLGİLENDİ
Köylülerin sorunları elbette çok dikkatini çekmiÅŸti; ama Osmanlı tarihi de bir o kadar gözlemindeydi. Çorum yıllarında Osmanlı Tarihi'ne ilgisi artmıştı. Osmanlı'nın sosyal ve kültürel yaÅŸantısını anlamak için hep araÅŸtırdı. Åžimdiki romanlarının konusu bu olmalıydı. AraÅŸtırmaları sonucunda Tahir, Osmanlı'nın kültürel ve siyasi mirasını sahiplenen bir romancıya dönüştü…
1965'te, bu araÅŸtırma ilk meyvesini verdi. Osmanlı Devleti, Cumhuriyet ve BatılılaÅŸmanın sonucu olarak yazdığı romanına "Yorgun Savaşçı” adını vermiÅŸti. 1968'de "Yunus Nadi Ödülü”ne layık görüldü. Ancak bu roman, bir yandan da resmi tarih söylemlerine aykırı görüşler içeriyordu ve tarihi çarpıttığı konusunda çokça eleÅŸtirildi. 1980'de roman tekrar gündeme geldi. TRT tarafından filme uyarlanmıştı. 1983'te dönemin baÅŸbakanı Bülent Ulusu'nun emri ile yakıldı.
DEVLET ANA
1967'de, zamanla adıyla birlikte anılacak en ünlü romanını yayımladı: Devlet Ana. Bu romanda konusu yine Osmanlı'ydı. Osmanlı Devleti'nin kuruluÅŸunu anlatıyordu. BatılılaÅŸmayı eleÅŸtiriyordu. "Kerim Devlet” kavramını ortaya atmıştı. Yerli bir sosyalizm oluÅŸturmaya çalışıyordu ve bu algı Marksistlerin tepkisini çekti. Bu roman, "Türk Dili Kurumu Roman Ödülü”nü aldı.
*
- Dünyayı büsbütün boşlayıp ahrete yönelmedikleri gibi, kendilerini toptan dünyaya verip cennetten de vazgeçmiyorlardı.
*
- Toprakla boğuşmak yumuşatır adamı...
*
- Yüreğine korku düştüyse, çabalama boşuna. Bırak kartal kuşları, kel akbabalar gelip yüreğini gagalasın, gözlerini oysun!
*
- Kitap olmayınca aktan kara, eğriden doğru ayrılmaz.
*
- Her şeyin zamanı ve gök altında olan her işin vakti vardır. Doğmanın vakti, ölmenin vakti, aramanın, bulmanın, yitirmenin vakti vardır. Allah yükleyecek, biz taşıyacağız!
*
- Ölümden beri her bir derdin bu dünyada, kesin dermanı vardır ve de ağlayıp dövünmenin hiç bir çıkarı yoktur.
Devlet Ana
Kemal Tahir
İthaki Yay.
S.: 651
Kitabı satın almak için tıklayınız: D&R
*
Damla KarakuÅŸ
Instagram: biyografivekitap
Kadinvekadin.net özel içeriğidir.