Çocuklarınızın anında uykusunu getirecek büyüleyici masallar!

Çocuğunuzu uyutmakta zorluk çekiyorsanız yatakta ona keyifle uykusunu getirecek iki masalla geldik...

Abone Ol 

Kuyruk ve Dişlek’in hikayesi

Kunduz ve Sincap - Oyunlar ve Masallar - Kidso

Zamanın birinde bir sürü hayvana ev sahipliği yapan bir çayır varmış. Bu çayırın tam ortasında bir göl, gölün de tam ortasında büyük bir yaprak üzerinde bir kunduzun evi varmış.

Bu küçük kunduzun adı Kuyruk’muş. Kuyruk evini çok sever, sık sık çevredeki arkadaşlarını da evine davet edermiş. Arkadaşlarının arasında en sevdiği ise adı Dişlek olan küçük bir sincapmış.

Bir gün Kuyruk, Dişlek’e bir şaka yapmaya karar vermiş. Planlarına göre sincap Dişlek’in üzerinde olduğu dalı kemirecek ve onu korkutacakmış. Tabi ki düşmesine izin vermeyecek aşağıda onu yakalamak için bekleyecekmiş.

Planını gerçekleştirmek için Dişlek’in yanına gitmiş, o bir fındığı kırmakla uğraşırken dalı kemirmiş ve yavru sincabın korkmasını sağlamış. Ama planları yolunda gitmemiş çünkü gücü, Dişlek’i yakalamaya yetmemiş ve ikisi birden yere düşmüşler. Çevrede onları izleyen arkadaşları ikisine birden kıkır kıkır gülmüşler.

Dişlek ilk önce Kuyruk’a kızsa da kunduzun yerde yuvarlandığını görünce yumuşamış ve gülmeye başlamış.  “Sen görürsün Kuyruk, sana öyle bir şaka yapacağım ki gerçekten çok korkacaksın.” demiş.

Aradan günler geçmiş, olaylar unutulmuş herkes keyifle çayırda yaşamaya devam etmiş. Ancak bir gün Kuyruk uyurken üzerinde yaşadığı yaprağın hareket ettiğini hissetmiş. Aslında kalabalık bir sıçan sürüsü tarafından kaçırılıyormuş ama Kuyruk bunun farkında değilmiş. O Dişlek’in yaptığı bir şaka olduğunu düşündüğü için hiç korkmamış ve uyumaya devam etmiş. Gölün etrafından hayvanlar Kuyruk’u uyarmak için çok seslenmiş ama küçük kunduz bunların hiç birini duymamış.

Kuyruk gözlerini açtığında kendini bir sıçan deliğinde bulmuş, her yer çok karanlıkmış ve kunduz karanlıktan çok korkarmış. “Dişlek yeter artık, hiç komik değil.” diye bağırıp durmuş ama hiç kimse cevap vermemiş.

Dişlek ise arkadaşı için çok endişeli bir şekilde yola çıkmış ve onu kurtarmak için neler yapabileceğini düşünmeye başlamış.

Bu sırada Kuyruk etraftan garip sesler duymaya başlamış. Ardından karanlıkta kırmızı kırmızı gözler görmüş, gözlerin sayısı giderek artmaya başlamış ve içinde bulunduğu durumun bir şaka olmadığını o zaman anlamış.

Kuyruk bu sefer “Dişleeeek lütfen sesimi duuuy.” diye seslenmeye başlamış ve başarmış da 1 saatlik seslenmenin sonunda yavru sincap Kuyruk’un sesini duymuş ama ona cevap veremezmiş. Çünkü sıçanların ne kadar büyük olduğunu gözleriyle görmüş. Bunun üzerine aklına bir fikir gelmiş. Ağaçlardan toplaya bildiği kadar fındık toplayacak ve gizlice sıçan yuvasına yakın bir yere dizecekmiş. Sıçanlar onları yerken de Kuyruk’u kurtarmayı düşünüyormuş.

Planını uygulamaya başlamış çok çok çook fazla fındık toplamış. Çok yorulmuş ama durmamış, bir dağ büyüklüğünde fındığı üst üste yığmış ve sincapların yuvalarından çıkmasını beklemiş. Evet tahmin ettiğiniz gibi plan işe yaramış. Sıçanlar yuvayı teker teker boşaltmışlar. Herkesin çıktığından emin olunca hemen dalmış yuvanın içine.

Karanlıkta uzun süre yol aldıktan sonra, Kuyruk’un ağlayan sesini duymuş. “Kuyruuuuk ağlama ben geldim.” diye seslenmiş.

Kuyruk, Dişlek’in sesini duyduğuna çok sevinmiş. “Buradayım, buradayım.” diye cevap vermiş.

Dişlek, Kuyruk’u en sonunda bulmuş ve kapatıldığı kapıyı son gücüyle kemirmeye başlamış. Kuyruk da ona katılmış çünkü tek kişi bunu asla başaramazmış.

Bir süre sonra kapıyı kırmayı başarmışlar ve hızlıca çayıra geri dönmüşler. Bu olayın üzerine bütün çayır hayvanları köylerinin etrafına bir koruma duvarı örmüşler ve Kuyruk’a yapraktan yepyeni bir ev yapmışlar.

Kuyruk ve Dişlek ise bir birlerine bir daha asla şaka yapmayacaklarına söz vermiş ve arkadaşlıklarını sonsuza dek mutlu bir şekilde yaşamışlar.

Uyumak istemeyen zürafa

Uyumak İstemeyen Zürafa Masalı Oku

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde günlerden yine bir gün ormanın içinde yaşayan uzun mu uzun, tatlı mı tatlı bir zürafa varmış. Bu zürafa aslında çok uzunmuş ancak aslında yavru bir zürafaymış.

Bu tatlı zürafa karnını doyurmayı çok severmiş. Her gün bir sürü ağaçtan meyveler, yapraklar yermiş. Ormanda bir sürü ağaç olduğu için zürafa bu ağaçların tadına bakarken hiçbir zaman çekinmezmiş. Birisi ona ağaçlarda yaprakların bittiğini söylediğinde zürafa hemen şöyle söylermiş:

– “Koskoca orman, bir sürü ağaç var. Benim yememle bitmez ki bu yapraklar. Hem ben de yemek yemeliyim, yoksa güçsüz kalırım. Güçsüz kalırsam da hasta olurum. Ayrıca bu yaprakları ben yedikten sonra seneye yenileri çıkıyor.”

Zürafa oldukça hazırcevaplı ve zekiymiş. Ancak birazcıkta oburmuş. Yine bir gün ağaçların yapraklarını yerken bir anda ilginç bir ses duymuş.

Bu sesin sahibini gözleriyle aramaya koyulmuş hemen. Ancak ne yaptıysa bulamamış. Sonra tekrardan ağaçtaki yaprakları yemeye başlamış. Yaprakları yerken yine benzer bir ses gelmiş ancak bu sefer sesin sahibi tam da Zürafa’nın karşısındaymış. Bu sesin sahibi minik ve yavru bir kuşmuş, şöyle diyormuş yavru kuş:

– “Hey koca ayaklı canavar, ne yapıyorsun? Tüm yapraklarımı ve yuvamı yedin. Şimdi ne yapacağım ben? Neden bu kadar düşüncesizsin. Ben bu yapraklarla evimi yapıyorum ve bunlar olmazsa hayatta kalamam. Neden bu kadar dikkatsizsin?”

Bu sözleri duyan Zürafa çok üzülmüş ve ne yapacağını bilememiş. Hızlı bir şekilde geri çekilmiş ancak aklında şüphe kalmış. Çünkü bugün bu ağaçtaki kuşlara zarar verdiyse yarın başka bir ağaçtaki kuşlara da zarar verebileceğini biliyormuş. Bu durumun farkına varan akıllı zürafa sakin bir şekilde kuşa doğru başını uzatmış ve şöyle demiş:

– “Kuş kardeşim ben canavar değilim ki. Sadece yemek yiyordum ve seni fark etmedim. Evet haklısın, biraz daha dikkatli olmalıydım ama sen çok küçüksün. Seni görmek çok zor benim için. İstersen birlikte gezelim ve sen ağaçlarda yaşayan başka kuşlar var mı diye kontrol et. Hem böylece yaprakların üstünde tırtıl görürsem onları sana verebilirim. Böylece seninde karnın doymuş olur. Ne dersin?”

Yavru kuş bu tekliften çok mutlu olmuş ve Uyumak İstemeyen Zürafa ile birlikte yola koyulmuş. Ağaçları birer birer gezmişler ve ikisi de karınlarını güzel güzel doyurmuşlar. Bu sırada birlikte oyun oynamışlar ve çok eğlenmişler. Zürafa ve Kuşun arkadaşlığı ikisini de çok mutlu etmiş.

Bir süre daha bu şekilde oyun oynamaya devam etmişler ve sonra yine acıkmışlar. Tekrardan ağaçları gezerlerken bir anda ince bir ses duymuşlar. Zürafa kafasını aşağıya eğmiş ve yavru bir tavşan görmüş. Tavşan, Zürafa ve Kuşa şöyle demiş:

– “Hey uzun boylu zürafa, dikkatli ol. Az kalsın üstüme basıyordun. Ormanda gezerken birazcık dikkatli olamaz mısın? Ayrıca şuradan geçerken sizi gördüm. Çok eğleniyordunuz, ben büyüsem bile asla sizin kadar uzun olamam. Belki bende sizinle arkadaş olabilirim diye düşündüm.”

Bunu duyan kuş ve zürafa oldukça heyecanlı bir şekilde bu teklifi kabul etmişler. Zürafa, tavşanı boynuna bindirmiş ve birlikte gezmeye başlamışlar. Çok eğlenceli oyunlar oynamışlar ve birlikte gülmüşler. Ancak bir süre sonra hava kararmaya başlamış. Havanın karardığını fark eden tavşan eve gitmeleri gerektiğini söylemiş. Ancak Uyumak İstemeyen Zürafa bunu istememiş ve biraz daha kalabileceklerini söylemiş.

Bir süre daha birlikte oyunlar oynamışlar ve eğlenmişler. Ancak saatler ilerledikçe hava daha da kararmış ve artık tavşanla kuş eve gitmeleri gerektiğini söylemişler. Bir anda kuş uçup yuvasına gitmiş, tavşansa hızlıca koşarak yuvasına dönmüş. Ancak zürafa gecenin karanlığında başını dallara vurmak istemediği için yavaş yavaş gitmek zorunda kalmış.

Saatler geçmiş ancak zürafa hala yuvasına varamamış ve ıslak otların üstünde uyuya kalmış. Sabah uyandığında hasta olduğunu fark etmiş ve annesi ona çok kızmış. Evde günlerce hasta halde yatmak zorunda kalmış. Arkadaşları dışarıda oyun oynarken Uyumak İstemeyen Zürafa evde yatmış ve canı sıkılmış. Daha sonra iyileşip arkadaşlarının arasına dönmüş ancak dersini de almış. Bir daha da güneş battıktan sonra dışarı da kalmamış ve her zaman vaktinde eve dönmüş.

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu